Dünya Bankası Grubu’nun Haziran 2025 tarihli “Küresel Ekonomik Beklentiler” amiral gemisi raporudur. Rapor, dünya genelindeki, özellikle de gelişmekte olan piyasa ve gelişmekte olan ekonomiler (EMDE’ler) ile düşük gelirli ülkeler (LIC’ler) ve kırılgan ve çatışmadan etkilenen durumlar (FCS) dahil olmak üzere, mevcut ekonomik koşullarını ve görünümünü ayrıntılı olarak incelemektedir. Odak noktaları arasında küresel ticaret gerilimleri, doğrudan yabancı yatırımlardaki (FDI) düşüş, artmakta olan çatışmaların ekonomik etkileri, borç sürdürülebilirliği ve bu ekonomilerin karşılaştığı yapısal politika zorlukları yer almaktadır. Ayrıca, sürdürülebilir büyüme ve yoksulluğun azaltılması için olası politika müdahalelerine ve uluslararası işbirliğine dair öneriler sunulmaktadır.
Rapor Özeti (Notebook LM)
Küresel Ekonomik Beklentiler (Haziran 2025)
Ana Temalar ve En Önemli Bulgular
Bu brifing, Dünya Bankası’nın Haziran 2025 tarihli “Küresel Ekonomik Beklentiler” raporundan alınan önemli temaları, fikirleri ve gerçekleri özetlemektedir. Rapor, küresel ekonominin özellikle ticaret engellerindeki artış ve politika belirsizliğinin yaygın etkileri nedeniyle önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu vurgulamaktadır. Yükselen kırılganlık, çatışmalar ve düşük gelirli ülkelerin (LIC’ler) kırılgan durumuna özel önem verilmektedir.
1. Küresel Ekonomik Yavaşlama ve Riskler
- Küresel Büyümede Yavaşlama: Küresel büyüme, artan ticaret engelleri ve belirsiz politika ortamı nedeniyle yavaşlamaktadır. 2025’te büyümenin %2,3’e düşmesi bekleniyor, bu da küresel resesyonlar dışında 2008’den bu yana en yavaş büyüme oranı olacaktır. Raporda belirtildiği gibi, “Küresel büyüme, ticaret engellerindeki önemli artış ve belirsiz küresel politika ortamının yaygın etkileri nedeniyle yavaşlamaktadır.” (Sayfa 3).
- Düşük Tahminler: Ocak 2025 tahminlerine kıyasla küresel çıktı önemli ölçüde düşük kalacak. “2026-27’de ılımlı bir toparlanma bekleniyor, bu da küresel çıktıyı Ocak tahminlerinin oldukça altında bırakıyor.” (Sayfa 3).
- Ana Riskler: Görünüme yönelik riskler kesinlikle olumsuzdur. Başlıca riskler arasında ticaret kısıtlamalarının artması, politik belirsizliğin devam etmesi, büyük ekonomilerde beklenenden zayıf büyüme, çatışmaların kötüleşmesi ve aşırı hava olayları yer almaktadır. “Görünüme yönelik riskler kesinlikle olumsuz eğilimli olmaya devam ediyor…” (Sayfa 6).
2. Yükselen Ticaret Engelleri ve Belirsizlik
- Tarifeler ve Belirsizlik: Artan tarifeler ve bunun sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, geniş tabanlı bir büyüme yavaşlamasına ve dünya ekonomilerinin çoğunda kötüleşen beklentilere katkıda bulunmaktadır. “Ticaret engellerindeki keskin artış ve bunun sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, geniş tabanlı bir büyüme yavaşlamasına ve dünyanın çoğu ekonomisinde kötüleşen beklentilere katkıda bulunuyor.” (Sayfa 3).
- Ticaret Politikasındaki Belirsizlik Endeksi: Küresel ticaret politikası belirsizliği, yedi gazetenin elektronik arşivlerinde yapılan otomatik metin aramalarına dayalı endekste zirve yapmıştır (Şekil 1.1.D, Sayfa 5).
- Tedarik Zincirleri Üzerindeki Etki: Ticaret kısıtlamaları, küresel tedarik zincirlerinde hasara yol açarak fiyatları öngörülemeyen şekillerde artırabilir ve önemli para birimi değer kayıplarına neden olabilir.
3. Gelişmekte Olan Piyasa ve Gelişmekte Olan Ekonomiler (EMDE’ler) ve Düşük Gelirli Ülkeler (LIC’ler)
- EMDE’lerde Büyüme Yavaşlaması: EMDE’lerde büyümenin 2025’te önemli ölçüde yavaşlayarak %3,8’e düşmesi bekleniyor. Bu, pandemik öncesi ortalamaların ve çalışan yaş nüfus artışını karşılamak ve gelişmiş ekonomilerle kişi başına düşen gelir farklarını kapatmak için yeterli iş yaratmak için gereken hızın oldukça altındadır. (Sayfa 15).
- Per Capita Gelir Farkları: Gelişmekte olan ekonomilerin (Çin hariç) COVID-19 pandemisinden önceki beklenen kişi başına düşen GSYİH seviyelerini telafi etmeleri yaklaşık yirmi yıl sürebilir (Sayfa xv).
- LIC’lerin Kırılganlığı: En yoksul ülkeler en çok zarar görecektir. 2027 yılına kadar, yüksek gelirli ekonomilerin kişi başına düşen GSYİH’si pandemi öncesi beklenen seviyeye yakın olacakken, gelişmekte olan ekonomiler %6 daha düşük kişi başına düşen GSYİH seviyeleriyle daha kötü durumda olacaktır. (Sayfa xv). LIC’lerdeki büyümenin 2025’te %5,3’e yükselmesi ve 2026-27’de ortalama %6,1 olması beklenmektedir, ancak bu görünüm bazı ülkelerde çatışmanın hafiflemesine ve enflasyonun ılımlılaşmasına bağlıdır. “LIC’lerde, büyümenin 2025’te %5,3’e yükselmesi ve 2026-27’de ortalama %6,1 olması beklenmektedir, ancak bu görünüm bazı ülkelerde çatışmanın hafiflemesine ve enflasyonun ılımlılaşmasına bağlıdır.” (Sayfa 25).
- İş Yaratma Sorunu: EMDE’lerde, özellikle LIC’lerde yetersiz iş yaratma, yoksulluğun yavaşlaması ve borçla ilgili zorluklar gibi çeşitli sorunların en sürdürülebilir çözümü, özel yatırımlar için daha güçlü ortamlar yaratmak ve potansiyel büyümeyi artırmaktır (Sayfa 38). Sub-Sahra Afrika, Güney Asya ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın 2025-2050 yılları arasında çalışan yaş nüfuslarına yaklaşık 1 milyar insan eklemesi beklenmektedir, bu da önemli iş yaratma ihtiyacı doğurmaktadır (Sayfa 18).
4. Doğrudan Yabancı Yatırımlar (DYY) ve Geri Çekilme
- DYY’de Düşüş: Gelişmekte olan piyasa ve gelişmekte olan ekonomilere (EMDE’ler) doğrudan yabancı yatırım (DYY) girişleri istikrarlı bir şekilde zayıflamış, son birkaç yılda GSYİH’nin yaklaşık %2’sine düşmüştür – bu oran 2008’deki zirve noktasının yarısından daha azdır. “Doğrudan yabancı yatırım (DYY) girişleri, gelişmekte olan piyasa ve gelişmekte olan ekonomilere (EMDE’ler) istikrarlı bir şekilde zayıflamış, son birkaç yılda GSYİH’nin yaklaşık %2’sine düşmüştür – bu oran 2008’deki zirve noktasının yarısından daha azdır.” (Sayfa 105).
- Ekonomik Büyümeye Etkisi: Ortalama bir EMDE’de, net DYY girişlerinde %10’luk bir artış, üç yıl sonra GSYİH’de %0,3’lük bir artışla ilişkilidir. Bu etkiler, daha fazla ticaret açıklığı, daha güçlü kurumlar, daha iyi beşeri sermaye gelişimi ve daha düşük kayıt dışılık olan ülkelerde %0,8’e kadar yükselmektedir (Sayfa 105).
- Yeşil Alan DYY’nin Azalması: Son DYY proje duyuruları, EMDE’lere yeşil alan DYY girişlerinin 2024’te 2023’e göre neredeyse dörtte bir oranında azalacağını göstermektedir (Sayfa 107).
- DYY’nin Sektörel Değişimi: Hizmetlerin EMDE’lerde artan rolü, DYY’nin bu sektöre daha fazla yönelmesine neden olmuştur. Ancak, bu durum, daha büyük ve daha rekabetçi EMDE’ler için daha faydalıdır, çünkü daha az gelişmiş ülkeler teknoloji yayılımının faydalarını yakalamakta daha zorlanmaktadır (Sayfa 116).
- DYY’nin Çatışmalar ve Doğal Afetler Üzerindeki Etkisi: Resesyonlar, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde DYY girişlerinde keskin bir düşüşle ilişkilidir. LIC’lerde DYY büyümesi finansal krizler sırasında %20’den fazla düşmektedir (Sayfa 115). Doğal afetler DYY girişlerini artırma eğilimindedir, bu da afet sonrası yeniden inşa talebiyle ilgili olabilir (Sayfa 115).
5. Kırılganlık ve Çatışmalardan Etkilenen Durumlar (FCS)
- FCS’lerin Temel Özellikleri: FCS ekonomileri, düşük kişi başına düşen gelir, yavaş ekonomik büyüme ve diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla oynaklık göstermektedir (Sayfa 157). Bu ekonomilerin üçte ikisi, bu yüzyılın ilk on yılında gelişmiş ekonomilere yaklaşıyorken, bu oran 2020-24 döneminde dörtte birden daha azına düşmüştür (Sayfa 161).
- Çatışmaların Maliyeti: Yüksek yoğunluklu çatışmalar, başlangıçlarından beş yıl sonra kişi başına düşen GSYİH’de tahmini %20’lik kümülatif bir kayıpla ilişkilidir. FCS ekonomilerinde kişi başına düşen nüfus başına çatışmayla ilgili ölümlerdeki %1’lik bir artışın, beş yıl sonra kişi başına düşen GSYİH’yi yaklaşık %3,7 oranında azalttığı tahmin edilmektedir (Sayfa 157). Çatışmaların sanayi ve tarım sektörleri üzerinde özellikle büyük etkileri olmuştur (Sayfa 174).
- COVID-19’un Etkisi: FCS ekonomileri, COVID-19 pandemisi sırasında diğer EMDE’lere göre çok daha derin bir daralma yaşamıştır ve toparlanmaları çok daha zayıf olmuştur. Küresel yoksulluk, 2020’den bu yana FCS ekonomilerinde daha yoğunlaşmıştır (Sayfa 157).
- Borç Sürdürülebilirliği: FCS ekonomilerinin yaklaşık %70’i ya borç sıkıntısı içinde ya da yüksek borç riski altındadır; bu oran on yıl önce yaklaşık %40 idi (Sayfa 157).
- İş Gücü Piyasası: FCS ekonomilerinde istihdam büyümesi, nüfus artışının gerisinde kalmaya devam etmektedir (Sayfa 157).
- Yoksulluk ve Gıda Güvensizliği: FCS ekonomilerinde aşırı yoksulluk insidansı, diğer EMDE’lere göre hem daha yüksek hem de azaltılması daha zordur. 2025’te FCS ekonomilerindeki nüfusun neredeyse %40’ının günde 3 dolardan az bir gelirle yaşadığı tahmin edilmektedir, diğer EMDE’lerde bu oran %6’dır (Sayfa 169).
- Büyüme Fırsatları: FCS ekonomileri, demografik avantajlar (artan çalışan yaş nüfus), doğal kaynak zenginlikleri (tarım, kritik mineraller) ve kullanılmayan turizm potansiyeli dahil olmak üzere önemli büyüme fırsatlarına sahiptir (Sayfa 161).
6. Politika Zorlukları ve Öneriler
- Küresel İşbirliği: Artan ticaret engelleri ve politika belirsizliğinin olumsuz etkilerini azaltmak için küresel diyaloğu ve işbirliğini teşvik etmek çok önemlidir. Özellikle EMDE’lerdeki savunmasız durumların, çatışmaların ve borç sıkıntısının ele alınması gerekmektedir (Sayfa 38).
- Ulusal Politika Odakları:Enflasyon ve Mali Politikalar: Ulusal politika yapıcıların enflasyonla ilgili riskleri kontrol altına almaları ve ek yerel gelirler elde ederek ve harcamaları önceliklendirerek mali pozisyonlarını güçlendirmeleri gerekmektedir (Sayfa 38).
- Yapısal Reformlar: İş yaratmayı ve EMDE’lerde uzun vadeli büyüme beklentilerini kolaylaştırmak için, kurumsal kaliteyi artırmak, özel yatırım büyümesini teşvik etmek, beşeri sermayeyi geliştirmek ve işgücü piyasasının işleyişini iyileştirmek için reformlar esastır (Sayfa 38).
- DYY Çekme ve Faydalarını Artırma: EMDE’lerde DYY’yi çekmek ve faydalarını en üst düzeye çıkarmak için kurumsal kaliteyi iyileştirmek, makroekonomik istikrarı teşvik etmek, finansal piyasaları derinleştirmek, sınır ötesi yatırım ve ticarete yönelik kısıtlamaları azaltmak, ekonomik kayıt dışılığı azaltmak ve beşeri sermayeyi geliştirmek kilit öncelikler arasındadır (Sayfa 134).
- FCS Ekonomilerine Yönelik Politikalar: Kırılganlık, çatışma ve şiddet döngülerini kırmak için kritik politika öncelikleri arasında yönetişimi güçlendirmek, insani yardıma erişimi sağlamak, temel hizmetleri ve altyapıyı korumak, krizler sırasında insani ve ekonomik maliyetleri azaltmak için kurumları ve beşeri sermayeyi korumak yer almaktadır (Sayfa 159).
- Uluslararası Destek: Özellikle LIC’lere ve FCS’lere yönelik yeterli uluslararası desteğin sağlanması, kalkınma hedeflerine ulaşmak ve kırılganlıkları ele almak için hayati önem taşımaktadır. Bu, imtiyazlı finansman, borç hafifletme ve teknik yardımı içermelidir (Sayfa 39).
- İklim Değişikliği: İklim değişikliğinin etkilerini sınırlamak için küresel çabaların canlandırılması, artan sıklıktaki doğal afetlerin gelecekteki ekonomik ve sosyal maliyetlerini sınırlamak için hayati önem taşımaktadır (Sayfa 39).
Rapor Linki: